AHALİNİN HAL-İ PURMELALİ

Yaygın medyanın yapay düşünsel üretimi ve sunumu karşısında durduğumuz noktada, anlatmak istediklerimizin somut bir yansıması olarak çıkıyor bugün Ahali. Sıklıkla sorgulanan gerçekleri anarşist bir bakış açısıyla anlatmayı şiar edindiğimiz yazılar anarşist tarihten güncele her türlü üretim ve tüketim ilişkisinden çokça değindiğimiz ekoloji olgusuna kadar birçok konuya vurgu yaparak, sürekli kendini yenileyen bir nitelik kazanma çabasında. 

Bu çaba özellikle sistemin, oluşturduğu ayrıcalıklıların yararına, bireyler üzerine yıktığı zorunlulukların ve çıkar odaklı sorumlulukların farkında olan ve bunların karşısında anarşizan bir anlayışla durabilen kişilerle de ortak paydada buluşabilmek adına gösterilen bir bilincin ürünüdür. Bir bütünü koruma çabası da denebilir buna dünya kadar büyük bir bütünü, ‘yığın’la insanı, oysa ilk elde seslenebileceğimiz bir siz, yani okuyucularımız varsınız o bütünde, ama yine de, çağrımız ‘herkes’  için olabilsin çünkü, bizim hala umudumuz ya da var olan kokuşmuşluğa karşı bir sözümüz var. Evet,  yeryüzü bir bütündür bölünemez. 
    
Var olan sınırsız bilgi ortamında toplumu sağanak bilgi bombardımanına tutan medyanın aksine konuşmak; bugün yanlışa düşmek ya da yanlış bilgilendirmekle aynı anlama gelirken belli bir ideoloji ekseninden toplumla buluşmak adına yapılan çoğu girişim kısa sürede baltalanıyor. Öyle ki içinde bulunduğumuz yoğun faşist ve şoven propaganda sürecinde Ahali’de kullandığımız ya da kullanacağımız çoğu ibare birilerinin canını sıkabilecek türden; tam da bu aslında, sistemin bizlerden bir nebze de olsa çekindiğinin bir kanıtıyken aynı zamanda bu yönüyle birazda cesaretlenmemizi sağlayan bir etken oluyor.82 anayasasıyla çokça dimağlara gark edilen apolitik tavır günümüzde okumayı okulla karşılayan hastalıklı bir görüşe zemin hazırlamışken statü kaygısı bireyleri içinde bulundukları toplumsal krizin dışındaymışçasına yaşamalarına neden oluyor. Ve aynı neden bu gidişata son vermek isteyenlerin önünde statüko bağımlılarından ayrı olarak bir tutuma itiyor insanları. Çoğu kez, iktidarı eleştirmek bile bu tutuma göre Donkişotluk ya da boş bir efor anlamını karşılıyor. Durumun vahametinin bu denli oluşunun resmi cehalet ismi de aymazlık. Duruma buradan baktığımızda okumak farkındalık ve tavır geliştirmenin yani teoriyi pratiğe dökmenin ancak iyi bir tarih okuması, farkındalık yoluyla resmi tarihin yanlılığını algılayabilme ve gündemin sıkı bir takibiyle gerçekleşebileceğini iddia ediyoruz. Gazetenin bu anlamda teoriden çok pratik çözümleri de tetikleyebileceği düşüncesindeyiz.
Ahali’nin anarşizmle ilişkilendiği nokta en başta devrim istencidir. Nihil mefhumlara bağlı ya da salt kaos düşüncesinde olanlar sadece psiko-politik bir tavır gerçekleştirebileceği düşüncesinden hareketle yazılan her haber özünde daha çok devrimci bir nitelik taşır. Sınıf-emek mücadelesine takılı kalan çoğu harekete bir alternatif yaratma arayışında olanlara da hitap edebilmesi bakımından gazetenin geniş bir okuyucu kitlesine ulaşabileceği kanısındayız. Sistemin kendisine adaptasyonun önünde durabilmek adına yazınsal anlamda bu sürecin post-travma tik etkilerinin yanında çözüm önerileri sunabilme çabası içerisindeyiz. Anti-militarizme olan vurgu bugün içinde bulunduğumuz faşist döneme inatla gün be gün artmaktadır. Memleketin siyasal gündeminden çokça sıyrılıp dünyaya bakacak olursak insanları savaşa olan tepkisinin hiç de azımsanmayacak boyutlarda olduğunu görmek mümkün. Önemli olan insan yığınlarının yanında ne yapabileceğimize dair alternatifler üretebilmektir. Bu coğrafyada salt bir var oluş çabasından daha çok şeylerin anarşizm adına yapılabileceğini gösterebileceğimize dair bizim hala umudumuz var.
Sermaye birikimi kar marjlarını, artan cirolar satış primlerini, yükselen borsa ahmakların ceplerini dolduradursun fakirlikten ağzı kokan toplum buna sessiz kalsın. Memur maaşlarına göstermelik bir zam gelsin asgari ücret % 6 arttı diye insanlar bayram etsin,7 yaşındaki bir çocuğun aldığı şekerden devlet katma değer vergisi kessin, bir annenin ölen oğlunun ardından dökülen gözyaşlarını hikmet-i devlet banknotla sildirsin, Kürtlere küfredilsin, Ermeniler katledilsin, şaşkınlıktan gözü dönen toplum da buna sessiz kalsın. Olur mu? Oluyor... Tabi sessiz kaldığımız yerde sadece bunlar olmuyor, yaşam alanları sınırlanmaya başlıyor yoğun baskı ortamından kaçmaya çalışan masum insanlar üstüne mülteci yaftası yapıştırılıp cehennem bildikleri topraklara geri iade ediliyor. İnsan haklarını savunanlar bu gün hainlik damgasını yiyor, barış uğruna savaş verenler sokakta öldürülüyor ve daha yüzlercesine bu gün düzen ortamı diyen düzenbazlar yarından bahsederken geçmişi kınayabiliyor, kan kusuyor toplum buna kızılcık şerbeti içtim diyor, demezse de zaten dedirtiliyor. Bütün bunlara düzen diyenler riyakâr mı sadece? Görmezden gelenler sadece kara cahil, bizlerde sadece Donkişotluk mu yapıyoruz bu durumda? Hayır, bizce çok daha fazlası!!!
Hayata dair bir çabayı toplumun her kesimine ulaştırabilmek temelde hepimizin arzusu. Bu yönüyle anarşizm diğer ideolojilerden bağımsız olarak siyasal olduğu kadar nüvesini hayatta bulan ve kendisini doğadan kopmadan yaşama atfedebilen bir sinerjiye sahiptir. Dizginlenen çoğu değere karşı çıkmak çok cepheli bir mücadeleyi de beraberinde getirecektir çünkü bu değerler yerleşik ahlak kurallarından teorize edilmiş rejimlere kadar uzanan geniş bir alanı kapsar. Bu yüzden anarko-sendikalizmden anarko-feminizme kadar uzanan düşünce akımları sisteme antitez üretirken, anarşizmin bu çok cepheli mücadelesinde kendine ayrı bir zemin edinebilir. Bu bir ayrım değil; sistemin ayrı noktalarına daha yoğun bir güçle odaklanmayı sağlayan bir hareketliliktir. Her şey bu kadar gözler önündeyken durup düşünmek bile bir zaman kaybı olabilir, zamanı kaybetmek kimi zaman insanı da kaybettirir insana. İnsanın, insanlığını, vicdan muhakemesini, benliğini yaşam damarlarını köreltir. Hele bir de edilgenlik çoğunluğun özelliği olmuşsa tek tek bireylerin hiçbir anlamı kalmaz, bir kere ‘biat edin’ denildi mi aynı kalabalık elinden gelse onlarca defa ‘biat eder’ ama zinhar sorgulamaz. Kalabalık her zaman yanıltıcı olmuştur zira kalabalık her zaman koşullandırılmış bilgiye mahkûm edilmiştir, kendi mahkûmiyetini onaylarcasına da kendi içerisinden çıkan özgürlük seslerine ya kulağını tıkamış ya da özgürlüğün kendisini yasaların sahte güvencesiyle tevkif etmiştir. Dolayısıyla demokrat kesimler yanılgıya mahkumdur, tribünlere oynayan mantalite de demokrat geçinir durur, milliyetçilik kadar kolay bir sığınaktır bu da. 

Ekmek aslanın ağzındayken kimse hak hukuk tanımaz, kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Kadim dünyanın “Ey Ahali!” diye seslendiği insan yığınlarına inatla hitaben:  Bizim hala vicdanımız var ve de sizlere bir şeyler anlatmak adına direttiğimiz peygamber sabrımız.   

. Bookmark the permalink.

Yorum gönder